14 Kasım 2017 Salı

Ve bu şehrin yangını/ şiir4

Bu şehri asla sevmeyeceğim,
İlk fırsatımda terkedip tüküreceğim yollarına.
Çocukların bile ölü baktığı,
Ağaçların bile hışırdamadığı bu şehri,
Asla sevmeyeceğim.

Yağmur insanları süpürdüğünde bu sokaklardan,
Ve son bir ikisi hızla koşarken tentelere,
Kollarımı açıp yağmurla sevişirken,
Araba yollarında,
Bir de kahkaha atarım delilerce.
Ah bu şarap sarhoş edemez beni yağmur kadar, 
Sadece göğünden düşen yağmuru severken şu koca şehirde,
Bu havalar, 
Ah bu havalar bir hoş, biraz sarhoş eder

25 Ekim 2017 Çarşamba

Tüm ihtiyacım

Biraz gökyüzü, biraz yağmur, biraz koşuş, biraz düşüş, çoraplarıma kadar ıslanmak, dizimden akan kanın yağmura karışışı, dizlerimde sızlama, üşümek iliklere kadar, ciğer ağrısı, çamurlu kaldırıma oturmak ve şuan kediler ne cehennemde uyuyor diye düşünmek.
Belki yanımdan geçen çocuğa bana ceketini vermedi diye sebepsizce kızarım.
Ya da neden müzik dinleyebileceğim şeylerin suyla bozulduğuna sinirlenip bir duvarın üzerindeki neredeyse benimle yaşıt eski grafitideki çocuğun suratını yumruklarım.
Kim bilir. Ya da sadece uyumak için bir şeyler yazarım.

20 Ekim 2017 Cuma

Tavandaki tuval

Carter görüyor musun? Tavanda bir tuval var. Herkes geceleri uyuyamadığında, yada sikik bir sabaha uyandığında o tavandaki tuvale bakıp çok parlak renklerle resim çiziyorlar. Daha sonra ne olduğunu sorman hüzünlü cevaba kucak açar. Olan tek şey, işe ya da okula giderken soluk kaldırım taşlarını sayıyorlar. O renkler sadece tavandaki şaheserlerinde var.

İşte bu yüzden sevgili carter, tavandaki tuvali göremezsin. Çünkü bu fazla duygu barındıran renklerle boyanmıştır

4 Ekim 2017 Çarşamba

Ay ışığıyla sevişmek

Ay ışığı gün ışığından kat kat daha güzel geliyor. Hiçbir işe yaramıyor, yapabildiği tek şey geceleri kör karanlıktan kurtaran cılız bir lamba olmak. Ve bu cılız lambanın ışığı bu gece penceremden içeri doluyordu.

Sabaha az kaldı, hava gri ve gecenin kalan kısmından daha soğuk. Odamda büyük ihtimalle kenardaki kitap yığınından biri sesli bir şekilde kayıyor ve evin içinde dolaşan bir şey var gibi duyuluyor. Korkuyu seviyorum ve en çok karanlıkta karşıma çıkıyor.

Görüşüm konusunda çok takıntılıyımdır, gözlüğe ihtiyacım olduğu için detayları kaçırmak çok kötü olurdu. Ve karanlık tam anlamıyla körlük. Yine de seviyorum.

Köpekler havlıyor, ağaçtaki şişman kedi dalları kırıyor, rüzgar soğuk soğuk enseme vuruyor ve ay odamı terketmek üzere.

Tam anlamıyla harika hissediyorum.

Gündüzden sabaha /şiir 1

Yavaş yavaş ayrılıyordu katil yosmaların cesetleri bir bir evlerinden.
Kış, yazın üstüne ilk yağmurla boşalıp kapanıyordu her noktasına.
Toprağın üstüne el atmış ölüler yıldırımla dans ediyordu, çıldırıyordu.
Denizine kusan sarhoşa taş yağdırıyordu gökyüzü lanet okurcasına.
Uzaklarda bir çocuk, hiç örülmemiş bir duvara oturmuş, hiç yazılmamış bir şarkıyı söylüyordu.
Sonbahar güneşi sevişirken kirpiklerimle,
Gençliğim kollarımda son nefesini alıyor,
Boğuluyordu.

30 Eylül 2017 Cumartesi

Bitki pornosu

Sabah uyandığımda ceviz ağacı Carter'ın üzerinde arılar uçuşuyordu. Bilirsiniz, arılar bitki üremesinde önemli rol oynar.

İnsanların üreme işlemine dair videolar porno sayılıyor. Ve hayvan üremesine dahil olan hayvan pornoları da var. Belki de tüm dünyaya barış getirecek olan şey bitki pornosudur. Biliyorum, bende şuan şu parağrafın saçmalığına gülüyorum.

Dünyaya hiçbir şey barış getiremez.

29 Eylül 2017 Cuma

9 memeli televizyon

Nekadar pis ve dağınık olduğumu farkettim. Odamın kapatılan balkonuna kiler diyoruz ve burası tam anlamıyla bir çöplük. İki büyük kitaplığa gelişigüzel yığılmış dini, fantastik, romantik, bilimkurgu romanları; eski lise defterleri, üniversite ve memurluk sınavları için ders kitapları, testler.. Hepsi adeta tozun içinde yüzüyor. Odaya sığmayan yatak yüzünden duvara dayanmış baza başlığının arkasında ilk okul döneminde gerekmediği halde aldığımız dosyalar nerden geldiğini bilmediğim bir çamurla kirlenmiş. Perdeler sigara delikleriyle kaplı. Yerde küllüğü boşalttığım poşet dosyanın içi gri külden görünmüyor. Küllüğüm bir kez neredeyse evi yaktığım için her sigaradan sonra dökülen suyla çamurlaşıp ayrı bir katmana sahip olmuş. Yarısı yanık kibritler, farklı farklı sigara paketleri, soda ve soğuk çay şişeleri, peçete rulosu, kırık ütü masası, boş fotoğraf albümleri, çalışmayan pusula, suluboya ve kırık şarjlı bir led lamba yerde uzanıyor.

Oldukça dağınık ve pis fakat nezaman canım sıkılsa buraya gelip kendimi bu ortamın bana aitliğine bırakıyorum. Kıçımın şeklini alan minder de dahil her köşesinde benliğim var gibi geliyor. Bu ufak dar alan uzun süre burda durduğum her an vücudumun bir parçası gibi, bana göre şekil alıyormuş gibi geliyor.

Burayı seviyorum çünkü burası benim. Benim yapay cennetim.

Serotonin ne hissettirir

Mastürbasyondan sonra sanki hiç savaş yokmuş gibi barış şarkıları dinliyordum. Dünya aslında barış içindeymiş gibi huzurluydum. Göğe doğru...